Thomas More-Utopia

Söz ve inançlarından yoksun 16. yy İngiltere'sinde inançlarından vazgeçmeyip idam sehpasına çıkan ve değerleri uğruna canını feda eden More; salt Utopia adlı bir şehir betimlemesi yapmakla kalmayıp yeni bir yazım türünün doğmasına da sebep olmuştur. 

Kendisini tutsak eden ve ölüme gönderen Kral'a; "Bu güzel haberinize candan teşekkür ederim. Benden görevleri ve onurları esirgemeyen Kral'a gönlüm her zaman borçlu kaldı. Ama Tanrım üzerine yemin ederim ki, beni buraya kapattığı ve ölümü düşüneyim diye hem yer, hem de bol bol vakit bağışladığı, hele bu berbat dünyanın acılarından beni böylesine çabuk kurtarmak yüceliğini gösterdiği için ona gönül borcum daha da çok arttı. İşte bu yüzden, bu dünyada da, öteki dünyada da candan dua edeceğim Kral'ın sağlığına." diyerek ölümden korkmadığını ve bunu adeta bir ödül olarak karşıladığını göstermiştir.

Ruhunu yok etmektense bedeninin yok edilmesine razı olan, yanlış bildiği bir şeyin doğru olduğunu söylemekten çekinmeyen bu yüce gönüllü insanın tarih sahnesinden günümüze dek varlığını sürdürmesinin en temel nedeni ise kendine özgü yönetim tarzına, hukuk kurallarına, toplum yapısına vb. sahip olan Utopia adlı bir şehir oluşturmasından kaynaklanmıştır.

 Utopia'nın en önemli özelliği halkın sahip olduğu ortak mülkiyettir. Bu mülkiyet anlayışı kısmen Sosyalizmi çağrıştırır. Ortak mülkiyet anlayışı; halkın kişisel çıkarlarına göre hareket etmesine engel olur ve onları kamu yararına çalışmaya teşvik eder. Utopialılar, tek tip giyinir ve kullandıkları kıyafetler yaz-kış giyilmeye uygun özellikler taşır. Aynı tarz evlerde yaşar ve buna rağmen sahiplik duygusu yaşamamak için on yılda bir evlerini değiştirirler. Yaşlılar ve hastalar hariç halkın büyük bir kısmı çalışır. Utopia'da işsizlik ve tembelliğe yer yoktur. Tarıma oldukça önem verilir ve çocuklar gerekli eğitimlerden geçerek tarımsal devamlılık sağlanmış olur. Halk dönüşümlü olarak tarım sektöründe çalışmak zorundadır. Böylece kentli-köylü ayrımı yapılamaz ve eşitsiz bir toplum düzeni ihtimali ortadan kalkar.

Avrupalılar para kazanmayı ve mal mülk edinmeyi düşünürken, Utopialılar kafalarını bilgiyle donatmayı düşünürler. Öğretmenler çocuklara bilgi vermekle beraber, onlara doğru dürüst düşünmeyi de öğretir. Günün altı saati çalışan bu halk, boş vakitlerinde kendilerini eğitir ve öğrenimin ömür boyu sürmesi gerektiğine inanır. Gerçek mutluluğu bilim ve sanatla zenginleşen insan düşüncesinde arayan dimağlar, düşüncelerin özgürce gelişmesini ve değer yargılarının bu doğrultuda ilerlemesini ister. 

More'un Utopia'sında para kullanılmaz. Kimsenin parası, toprağı, malı yoktur. Buna rağmen geçim derdi ve yoksulluk da bu topraklara uğramaz. Altına, değerli taşlara hiç kıymet verilmez. Kıymetli taşlar cilalayıp oynasınlar diye çocuklara verilir, altınlar ise kölelerin boynuna ve  parmaklarına takılır. Altını rezil etme fırsatı hiç kaçırılmaz, böylece zenginleri altın çuvallarında boğulmaktan kurtarmış olurlar. Yıldızların, ayın, güneşin ışığını görebilen yetişkin bir insanın, elmasların cılız parıltısına kapılmasını ise oldukça saçma bulurlar.

Eşitliğin hüküm sürdüğü Utopia'da kölelik sisteminin olmasının nedeni ise suçluyu öldürmenin haksızlık olduğu ve topluma bir fayda sağlamadığı inancından gelmektedir. Ülkenin sunduğu tüm olanaklara rağmen suç işleyenler kölelikle cezalandırılır. Diğer insanlara göre daha çok çalışmaya mecbur bırakılan kölelerin boyunlarına, değersiz sayılan altından zincirler asılır. Savaşı hayvanca bir iş olarak gören ve beden gücüyle değil akıl gücüyle savaşmayı tercih eden Utopia halkı, gerektiğinde ülke çıkarları ya da komşu ülke çıkarları için bu yola başvurabilir. Esir alınan düşman askerlerini öldürmek yerine köle olarak çalıştırarak; zaferlerin en şanlısının kan dökülmeden elde edildiğini göstermiş olur.

Tabiatın insanları yardımlaşmaya davet eden, toplumsal çıkarların hüküm sürdüğü, bedensel olmayan ruhani hazların -özgürce düşünmek, doğaya uyarak erdemle yaşamak, başkalarının mutluluğu uğruna kendi mutluluğundan vazgeçmek- kat kat üstün olduğu ve More'un değişiyle dünyanın en mutlu devleti Utopia; bazı zihniyetlere göre ise bir şakadan ibarettir. Bu durum Matematikte birçok işlem yaptıktan sonra sonucu sıfır bulmak kadar anlamsızdır. Peter Ackroyd, More'un hayatını anlattığı Life of  Thomas More adlı kitabında "Utopia bir şakadır." der ve bu tezini sağlam temeller üzerine oturtamaz. T.S. Dorsch ise bir makalesinde -Nefret Edilen Bir Devlet- Utopialıların ortaklaşa yaşantısını can sıkıcı ve renksiz bulmuştur; totaliter rejimlerdeki hayatı çağrıştırdığını düşünmüştür. Farklı bakış açıları farklı eleştirileri beraberinde getirmiştir. Fakat gerçek şudur ki Thomas More'un Utopiası zamana meydan okurcasına tarihin sayfalarını teker teker geride bırakmaktadır.








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yağlı Boya